Kurumsal Bir Cehennem: Severance (1. Sezon İnceleme)
Konu
Lumon isimli şirket çalışanları "severance" ("ayırma") isimli tıbbi bir prosedür geçirerek iş ve özel hayat anılarını birbirinden tamamen ayırıyor. Departman lideri Mark böyle bir yaşam sürerken, mesai saatleri dışında bir iş arkadaşının onu ziyaret etmesi ile işler değişiyor.
İş - Yaşam Dengesi
İş-yaşam dengesi, COVID ile hayatımıza giren, çoğu insanın dilinde olan, LinkedIn fenomenlerinin hakkında sayısız içerik oluşturduğu bir kavram. Düşünsenize, işi işte bıraktığınız, mesai saatleri dışında epostalarınızı kontrol etmeden sevdiklerinizle huzurlu bir hayat geçirdiğiniz, belki bu vakti hobilere ayırdığınız bir yaşam. Ardından Pazartesi geldiğinde, yeniden ofise, işlerinize dönüyorsunuz. Mesela, ofisteki bu kişiliğinize "Innie" (İçerideki) desek. Cuma akşamı mesai saatleri bitince başlayan hayatınızı yaşayan kişiliğinize de "Outie" (Dışarıdaki). Buraya kadar tedirgin edici bir durum yok. Aksine, "Ne güzel! İş hayatı ayrı, yaşam ayrı" diye düşünebilirsiniz. Ancak, Severance evreninde Innie ve Outie kişilikleri birbirinden kesin şekilde ayrılmış.
Lumon isimli şirket, çalışanlarının beynine bir çip yerleştirerek hatıralarını ikiye bölüyor. Bu kişiler mesai saatleri dışında ofis yaşamlarına dair hiçbir şey hatırlamıyorlar. Tersi de geçerli. Yani, ofisteki kişiliğiniz (Innie) sizin iş dışındaki hayatınız hakkında hiçbir şey bilmiyor. Evli misiniz, çocuğunuz var mı, hangi partiye oy verirsiniz, nasıl bir eviniz var, haftasonlarınız nasıl geçiyor... Innie'niz Outie'niz hakkında hiçbir şey bilmiyor. Outiniz de Innie'niz hakkında...
Outie - Innie: Aynı Kişi Mi?
Aslında iş hayatında özel hayatımız hakkında bilgi vermemek, aileden, siyasi görüşlerden bahsetmemek, haftasonun nasıl geçti sorusuna jenerik bir yanıt vermek bize tavsiye edilen bir şey. Ama gerçekten ofis kişiliğiniz özel hayatınızdaki kişiliğinizden bu kadar kesin çizgilerle ayrılabilir mi? Severance aslında sembolik olarak bunu sorguluyor.
Karakterlerden Helly R.'ın ofisteki personası, ofisten nefret edip defalarca istifa etmeye çalışsa da - hatta hiçbir çabası sonuç vermeyince intihar etmeye kalkışsa da - işten bir türlü ayrılamıyor.
Innie'lerin istifa talepleri outie'lere gönderiliyor. Innie'ler ancak outie'leri izin verirse işten ayrılabiliyorlar. Innie Helly R.'ın outie'si onun bir insan olmadığını söylüyor. Yine başka bir sahnede, Petey'in reintegration (yeniden entegrasyon) prosedürünü gerçekleştiren doktor, Mark'ın outie'sine innie'si hakkında "Onu dünyaya getirirken ondan izin almadın." diyor.
İstifa eden ya da emekli olabilen innie'ler için ise bu durum bir çeşit ölüm anlamına geliyor. Bu kişilerin ofis personası sonsuza kadar yok oluyor. Kapitalist toplumda, hayatı tamamen işinden oluşan bir işkolik için de emekli olmak, artık hayatı anlamlı kılan bir şey kalmadığı anlamına gelebilir. Aslında Severance'ın dünyası o kadar da gerçekten uzak olmayabilir.
Yine sembolik olarak, Severance, iş personalarımızın ne kadar insan kaldığını sorguluyor olabilir mi?Kapitalizmin yarattığı kurumsal/beyaz yakalı işçi ile özel hayatında çocukları ile vakit geçiren bir baba aynı kişi mi? İş dışında punk müzik aşığı biri ofiste takım elbiseli uysal bir çalışansa, mesela, bu iki kişiye aynı kişi diyebilir miyiz? Yeri gelmişken yine bu konuyu irdeleyen bir Türk dizisi tavsiye edeyim: Uysallar.
Hiçbir özel hayatı, iş dışında bir yaşamı olmayan bir şirket çalışanı o şirketin lehine midir?
Ofiste patronunuzun komik olmayan şakalarına gülerken, sıkıcı iş arkadaşınızın haftasonun nası geçtiğine dair olan öyküsünü dinlerken aslında hepimiz olduğumuzdan farklı davranıyoruz. Yine de iş harici yaptığımız aktiviteler, enerjimizi, motivasyonumuzu arttırıyor olabilir. Belki ev almak için para biriktirmek, aile sorumlulukları ya da sosyal yaşamda prestijli görünme isteği gibi mesai harici yaşamımızla ilgili hayallerimiz kendini iş hayatında yükselme motivasyonu olarak kendini gösterebilir.
Severance'ın iş ve yaşamı birbirinden kesin çizgilerle ayırdığı bu dünyada iş dışında hiçbir fikri, anısı olmayan bir çalışan şirkete gerçekten ne kadar fayda sağlayabilir?
Son olarak, sevdiğim bir detay da günlük hayatında kayınbiraderini küçümseyen, yazdığı kitapları okumayan Mark'ın iş personasının kayınbiraderinin yazdığı kitabı ofiste bulunca ona adeta bir tanrı gibi tapmaya başlaması oldu. Aslında innie Mark'ın hayatı öyle basit ki kayınbiraderinin orijinal olmayan fikirleri bile onun dünyasını biraz olsun renklendirmeye ve merakını pekiştirmeye yetiyor.
Kurumsallık doğal olmayabilir mi?
Yeni bir işe başladığınızda, çevrimiçi toplantılarla şirketin diğer çalışanlarına tanıştırıldığınızda sizden kendinizi kısaca tanıtmanız ve kendiniz hakkında eğlenceli bir şey (fun fact) söylemeniz istenir. Severance evreninde iş dışında bir hayatı olmayan innie'lere bu sorulduğunda, doğal olarak, söyleyecek bir şey bulmaları inanılmaz zor oluyor. Aslında bu işkolik iş arkadaşları için de geçerli. Genelde iş harici aktiviteleri olmayan iş arkadaşlarının fun fact'i hiç de eğlenceli olmuyor.
Özel günlerde ya da departmanın bütçesi elverdiğinde zaman zaman yapılan takım kurma aktiviteleri de aslında dışardan bakıldığında distopik görünebilir. Tek sohbetleri ofis kahve makinesi sırası beklerken edilen havadan sudan muhabbet olan yetişkin insanların birlikte top oynaması oldukça komik aslında. Severance bunu biraz da abartarak ve steril ofis ortamında, ofis harici hiçbir anısı olmayan innielere yaptırdığında biraz olsun dışardan bakabiliyoruz belki de.
Zach Cherry'nin canlandırdığı Dylan G. sürekli çalışarak departman için konulan kotaya ulaşmaya çalışıyor. Onun en büyük motivasyonu ise "perks" (ofis ayrıcalıkları). Lumon'un sunduğu ofis ayrıcalıklarından ilk sezonda gördüklerimiz ise bir parmak tuzağı oyuncağı, dans partisi, yumurta barı, ışıklı bir biblo ya da waffle partisi idi. Bu da zaman zaman yapılan "office drinks" etkinliğini hatırlattı bana.
Hiç yorum yok: