Güzel ve Çirkin Film İncelemesi


Bugün Güzel ve Çirkin'i izledim. Walt Disney klasiklerinden 1991 yapımı Güzel ve Çirkin'in 26 yıl sonra live-action olarak uyarlanmış hali. Yönetmen koltuğunda Bill Condon oturuyor. Güzel ve Çirkin zamanının devrim yaratan filmlerinden. Disney Rönesans'ı diye adlandırılan döneme ait. (Küçük Denizkızı, Aslan Kral ve Aladdin gibi filmlerin yapıldığı dönem) Zamanında "En İyi Film" dalında Oscar'a aday olan ilk animasyon olmuş. Yani öyle bir filmden bahsediyoruz ki live-action filmlerle yarışan bir çizgi film...

Fragman



Çocukluğumda yüzlerce kez izlemişimdir. Bu yüzden sinemaya gitmeden önce hem heyecanlı hem de gergindim. Çocukluğumda o filmi izlerken hissettiklerimin, o filmin bana kattıklarının değişeceğinden korkuyordum. Disney'in eski filmlerini yeniden çekmesinden ne kadar şikayetçi olduğumu her defasında dile getiriyorum. Güzel, nostaljik bir şey gibi görünse de aslında çok tehlikeli. Tek bir hatanızla güzel bir filmin adını sadece 2 saatte kirletebilir, aslının güzelliğini unutturabilirsiniz. Üstelik bir diğer riski de geçmişten gelen çok güçlü bir rakibiniz olması. Ne kadar iyi çekerseniz çekin belki o filmin yanına bile yaklaşmayacaksınız. Film hep akıllarda eski haliyle kalacak. Tekrar çekilmiş bir versiyonu olduğunu bundan 5 sene sonra kimse hatırlamayacak. Dediğim gibi her açıdan riskli bir hareket. Cesaret istiyor. Buna rağmen Disney’in ısrarla klasiklerini live action filmleri olarak çekme sevdasına ve 10-15 sene önceki filmlerinin devam filmlerini çekmesine anlam veremiyorum. 

Salonda yerimi aldım. Heyecanla filmin başlamasını bekliyorum. Filmin o klasik şarkısını duymak beni tekrar eski günlere döndürdü. Sanki o eski CDyi tekrar takmış izliyor gibiydim. Ve sonra ilk sahne… ilk hayal kırıklığı

Genel olarak film hakkında şöyle bir yorum yapabilirim: Filmde aslına sadık kalınan yerler güzeldi. Değişiklikler ve eklemeler kötüydü. Güzel ve Çirkin adı ve popülerliği kullanılmıştı. 1991 yapımı filmin karakterleri ve genel hatları aynı kalmış, olay örgüsünde değişiklikler ve çok ciddi eklemeler yapılmıştı. Çocukluğumdaki Güzel ve Çirkin’den başka bir şeydi bu. 

Biraz gülünçtü diyebilirim. Risksiz gibi görünen ama riskli bir şey bu. Elinizde isim var, Güzel ve Çirkin. Bir Disney klasiği. Zamanında büyük beğeni toplamış, çizgifilm kavramını değiştirmiş, çizgifilmleri sadece çocuklara yönelik olmaktan çıkaran devrimci bir film. Aynı fontla yazılmış Güzel ve Çirkin yazısı, afiş aynı. Fragman tıpkı ilk filminki gibi. Yani ticari açıdan risksiz. Güzel ve Çirkin çok tuttu. Bunun da tutmamasına imkan yok. Aynısını çektik yahu! Keşke gerçekten birebir aynısını çekmiş olsalardı. Oldukça güzel yorumlar yapabilirdim. Eski filme gelen “çok beyaz” ve genel olarak “Disneyin homoseksüel karakteri yok” eleştirilerine tek bir filmle son verilmeye çalışılmış. Bu da filmi bir masaldan, “eski bir öykü”den çok sosyal sorumluluk projesine çevirmiş. Anlıyorum 26 yıl geçmiş üstünden, Disney değişti demeye çalışıyorsunuz. Ama gerçekten bunu gözümüze sokarak anlatmaya çalışmaları filmin bazı sahnelerini gülünçleştirmişti. Filmde sanki her beyaz kadına karşılık siyahi bir kadın da yerleştirmişler. Sanki bu çaba birazcık da ticari bir kaygıdan kaynaklanıyordu. Her nedense hatta mesajlarında gerçekten samimi olsalar bile çok üstelemişlerdi ve çok sırıtıyordu. Ne yani tek bir filmle tüm imajı değiştirebileceklerini mi düşündüler anlam veremiyorum. Filmde fazla mesaj verme çabası vardı. Filmin tüm bunlara değinmesi gerekli miydi? Üstelik tüm bu detaylarla bu oldukça eski öyküyü gerçeklikten uzaklaştırmışlardı. Fransa'da küçük bir köyde yüzyıllar önce siyahi insanların bu kadar iyi durumda olduğunu şahsen ben sanmıyorum. Ama sanırım çocuk filmi olduğundan bu bir yere kadar kabul edilebilir. Ama dediğim gibi aşırı, gereksiz bir çaba vardı. Komik duruyordu bazen.

Filmi izlerken hep eski filmi hatırladım. Bir şarkının cover'ı ne kadar iyi olursa olsun hep orijinal versiyonu kafanızın içinde çalar ya aynı öyle. Filmin ilk yarısı 1991 versiyonunun aynısı olduğundan oldukça beğenmiştim ancak birinci yarının sonunda işler değişmeye başladı. Senaryoda yapılan her değişiklik, orijinal senaryodan en küçük sapma beni rahatsız ediyordu. Belki de filmden çok şey beklediğimden, bu değişiklik ve eklemelerin hiçbirini tatmin edici bulmadım. Sanki değişik bir şeyler kattık demek için yapılmıştı hepsi. Bunun dışında aslına sadık kalan tüm o sahnelerde içimi o güzel his kapladı. Üzerinden yıllar geçse de tanıdık gelen o şarkılara eşlik ederken buldum kendini. Tabi filmi küçükken Türkçe dublajlı izlediğimden film boyunca her şarkıda içimden Türkçelerini söylüyordum.

Filmin iyi yönlerinden bahsedelim biraz. Bill Condon masraftan kaçınmayıp müzikal filmin kostümlerinde ve genel olarak tasarımında oldukça iyi iş çıkarmış. Bundan önce Dreamgirls'ü yöneten Condon, büyük müzikal numaraları nasıl çekeceğini biliyor. "Belle" ve "Gaston" gibi şarkılar, pek çok insanı işin içine katarak tam teşekküllü gösterilere dönüşüyor.

Güzel ve Çirkin, 91 yapımı çok başarılı bir filmin uyarlaması olduğundan beklentileri omzunda taşıyor ve en küçük yanlış adımında yere düşüyor. Mesela "Bayan Çaydanlık"ı canlandıran Emma Thompson ne kadar iyi olsa da 91 yapımı filmde aynı rolü üstlenen Angela Lansbury kadar iyi değil. Animasyona 3 yeni şarkı eklenmiş. Maalesef hiçbiri akılda kalıcı değil. Hele "Be Our Guest" ve "Something There"in yanında şansları bile yok.

Tüm oyuncular içersinde animasyon versiyonun ötesine geçen tek kişi Luke Evans olmuş. Gaston'un şişirilmiş egosunu bize çok iyi gösterdi. Çok başarılı bir performanstı. Ona eşlik eden LeFou karakterini canlandıran Josh Gad da oldukça iyidi. İkilinin sahneleri çok eğlenceliydi.

Belle'i canlandıran Emma Watson'a gelince... Filmin senaristleri Stephen Chbosky ve Evan Spiliotopoulos, Belle karakterini derinleştirmişler. Köydeki okuma yazma bilen tek kız olması gibi ayrıntılar eklemişler. Onu büyüyü bozmak için bir araç olmaktan çıkarıp, bir kahraman yapmaya çalışmışlar. Watson'ın zayıf yönü bu filmdeki bazı şarkılar için sesinin yetmiyor olması. Yönetmen çözümü daha fazla koroyla onun sesini bastırarak bulmuş. Açıkçası Emma Watson'ın bu rol için doğru seçim olup olduğu konusunda tereddütlüydüm. Ancak film başlar başlamaz onu Belle olarak yadırgamadığımı fark ettim. Yakışmıştı ama bir şeyler tam değildi. Sanki bir türlü gülemedi. (Sanırım İngiliz soğukluğundan... Film boyunca koca bir gülücüğe hasret kaldım. Çirkin için de aynısı geçerli. O gülümsemesini gösterdiği ikonik sahne çok sönük kalmıştı.)

Filmde yapılan değişikliklerin kaynağının Emma Watson olduğunu sanıyorum. Filmi “feminist” hale getirmeye ve Belle’in Stockholm sendromundan dolayı çirkine aşık olduğu eleştirilerini sonlandırmaya çalışmışlar. Ancak sorun şu ki bence film zaten oldukça feminist bir filmdi. Güzel ve Çirkin beni bugün olduğum kadın yapan film. Kitapların içinde yaşayan, hatta bu yüzden köylüler tarafından alay konusu olan, bir gün o küçük köyden ayrılma hayalleri kuran, köyün yakışıklısıyla evlenmek istemeyen bir kadındı. Belle, Stockholm sendromu yüzünden onu kaçıran kişiye aşık olmadı; yaşadığı o küçük dünyanın içinden olmayan ve aslında pek çok yönden ona benzeyen birine aşık oldu. Öyküyü bu yönüyle eleştirenlerin filmin diğer kısımlarını bir kenara atıp böyle yüzeysel bir eleştiri getirmeleri zaten filmi gerçekten anlamamış olduklarını gösteriyor. Bu yüzden filmin senaryosunda, olay örgüsünde değişiklikler yapmak, aslına sadık kalmamak oldukça saçma. Sırf bu değişiklikler bile eleştirileri kabul etmek anlamına geliyor.

--Spoiler-- 

Üstelik olay örgüsünde yapılan değişiklikler havada kaldı. Nerden geldiği belli olmayan Agathe karakteri; Belle’in şirin, kilolu mucit babasının bu filmde havalı bir sanatçı olması ve Belle’in annesine dair –bence- gereksiz ayrıntılar... Meğer bizim köylü kızımız zamanının çok ötesindeki bir sanatçı annenin ve babanın kızıymış. Üstelik Paris'te dünyaya gelmiş. Hikayenin seyrini ve anlamını değiştiren başarısız ayrıntılar olmuş.

--Spoiler--

Filmin üzerinde biraz daha uğraşılması gereken bir yanı da CGI hileleri. Tamam animasyon filmleri daha gerçekçi yapıyorlar ama live action filmler için şüpheliyim. Öykünün klasik karakterleri şamdan Lumiere (Ewan McGregor) ve saat Cogsworth (Ian McKellen) bir tuhaf olmuştu. İnsana benzeteceğiz derken asıllarından baya bir uzaklaşmışlardı. Diğer eşyaların yanında çok insansı kaldılar. Bazı sahnelerde CGI öyle göze batıyordu ki "Be Our Guest" şarkısını söylerken şamdanın döndüğü sahnede görüntü karışıyordu. Hatta CGI, Çirkin'i canlandıran Dan Stevens'ın performansına gölge düşürmüştü. Yüzünü öyle kapatıyordu ki başroller arasında hiç elektrik göremedik.

Bunun dışında filme yapılan eklemelerden beğendiğim tek bir tanesi var. O da ikilinin edebi eserlerden bahsettiği kısımlar. Çirkin'in ve Belle'in okuduğu kitapları ismiyle öğreniyoruz.

Son olarak... Size tavsiyem bir de orijinalini bir daha izleyin. Farkı görün. Diğerinin neden klasik olduğunu anlayacaksınız. Şahsen ben öyle yapacağım. Güzel ve Çirkin belki tek başına yarışsaydı başarı elde edebilirdi ancak filmin orijinal versiyonu o kadar iyi ki maalesef yanına bile yaklaşamıyor.

Filme 5 yıldız üzerinden 3.5 veriyorum. İyi seyirler! 

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.