Maymunlar Cehennemi 3: Savaş (War for the Planet of the Apes) Film İncelemesi
Maymunlar Cehennemi serisinin üçüncü filmini dün izledim. Serinin diğer filmleri gibi bu filmi de oldukça beğendim. Her ne kadar şu sıralar içimden blogla uğraşmak gelmese de kendimi zorladım. Çoğu zaman çok güzel filmler izlediğim halde inceleme yazısı yazmaya tembellik edip filmi unutuyorum. Böyle güzel bir filmin arada kaynamasını istemedim.
Serinin 2011 tarihli "Maymunlar Cehennemi: Başlangıç" ismini taşıyan ilk filmi; bilim adamlarının beynin kendi kendini iyileştirmesi için tasarladıkları maddenin, süper zeki maymunlar yaratarak onların ayaklanmasına sebep olmasını konu edinmişti. 2014 tarihli "Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti" isimli ikinci filmde ise virüsün yayılmasından on yıl sonra, Caesar'ın başlarında olduğu genetik olarak evrimleşmiş maymun ırkının, hayatta kalan bir grup insan tarafından tehdit edilmesini anlatıyordu. Serinin üçüncü filmi War for the Planet of the Apes (Maymunlar Cehennemi 3: Savaş) ülkemizde dün (14 Temmuz) vizyona girdi. Filmin yönetmen koltuğunda bir önceki filmde de olduğu gibi Matt Reeves oturuyor.
Maymunlar Cehennemi gerçekten ufkunuzu genişletecek bir seri. Özellikle Şafak Vakti'nde maymunların da insanların geçtiği yollardan geçerek bir medeniyet kurması fikri beni çok etkilemişti. At binmeyi öğrenmeleri, ortak bir dil oluşturmaları, okuma yazma öğrenmeleri ve medeniyet yolunda daha pek çok adım... Özellikle ata binen bir maymun görmek beni oldukça heyecanlandırmıştı. Başka yazılarımda da bahsettiğim gibi başka bir canlı türünün insan düzeyinde evrimleşmesi fikri çok hoşuma gidiyor. Tanık olur muyum veya herhangi bir insan buna tanık olacak mı bilmiyorum ama düşüncesi bile çok eğlenceli. Maymunlar Cehennemi filmlerini izlerken "Ben de bu kadar yetenekli ve paralı olsam böyle çekerdim." diyorum. Yeni filmlerde beni daha fazla şaşırtamazlar diye düşünüyordum. Doğrusu ikinci film kadar şaşırmadım ancak bu filmde de salondan pek çok yeni düşünceyle çıktım.
Film savaş sahneleriyle pek çok eski savaş ve bilimkurgu filmini andırıyor. Matt Reeves söylediğine göre şu filmlerden ilham almış: On Emir (1956), Kwai Köprüsü (1957): özellikle Albay Nicholson (Alec Guinness) ve Albay Saito (Sessue Hayakawa) arasındaki ilişkiden ilham almış, Zafer Yolları (1957), Ben-Hur (1959), Arabistanlı Lawrence (1962): Reeves, David Lean tarzı bir maymun filmi yapmak istediğini söylemiş, Büyük Firar (1963), Maymunlar Cehennemi (1968): orijinal serinin tamamı referans alınmış, General Patton (1970), Maymunlar Cehennemine Dönüş (1970): Simian (Maymun) virüsü burdan referans alınmış. Kanunsuz Josey Wales (1976), Kıyamet (1979): Albay McCullogh karakterinde Albay Kurtz'den esinlenilmiş; filmin ikinci yarısında yeraltı tünellerinde "Ape-ocalypse Now" yazan bir grafiti görülüyor. Yıldız Savaşları: İmparator (1980): yönetmen Matt Reeves ve yazar Mark Bomback için ilham olmuş. Donkey Kong (1981) isimli bilgisayar oyunu: İnsanlar itaat eden maymunlara "eşek" diye sesleniyor, Müfreze (1986), Full Metal Jacket (1987): İnsan askerlerden birinin kaskı bu filmdeki kaska benziyor, Affedilmeyen (1992), Ceasar'ın at binerkenki sahnelerinde bu filmden esinlenilmiş, İnce Kırmızı Hat (1998): Albay'ı canlandıran Woody Harrelson bu filmde başrol idi.
Bu filmde Caesar'ın karizmatik lider imajı çok iyi çizilmiş. Andy Serkis oldukça iyi iş çıkarmış. O yürüdükçe maymunların birer birer ona yol verişinden ve sözüne değer verilmesinden Caesar'ın diğer maymunlar üzerindeki meşru iktidarını görüyoruz. Caesar iyi karakter özelliklerinin hepsini gösteriyor. Kötü karakteri öldürmemesi, kendi kişisel intikamını bir kenara bırakıp türünü korumaya çalışması vs.
Caesar'ın karşısında, insanların başında ise Albay denilen muhafazakar bir askeri lider var. Muhafazakar liderlerin hüküm sürdüğü çağımıza cesur bir eleştiri zekice yerleştirilmiş. Woody Harrelson'ın canlandırdığı Albay, Amerikan bayrağının asılı olduğu balkondan ordusuna hitap ederken arkaplanda Amerikan marşı çalıyor. Askerlerin bağırışları oldukça Nazileri hatırlatıyor. Son zamanlarda birkaç filmde daha benzer sahnelere rastlıyorum. Bir benzerini Star Wars Episode VII'de görmüştük mesela. (General Hux'ın konuşması) Filmin sonlarında Caesar'ın yanan Amerikan bayrağına asılıp kaçışı da zekice saklanmış anlamlı bir ayrıntı.
Woody Harrelson karakterin hakkını vermiş. Virüs bu filmde şekil değiştirerek karşımıza çıkıyor. Mutasyona uğrayan maymun virüsü bu sefer hayatta kalan insanların konuşma ve ileri düzey düşünme yeteneklerini ellerinden alıyor. Albay insan ırkının yok olmasını önlemek için kendince mantıklı gerekçelerle, virüse yakalanan ve konuşma yetisini kaybeden insanları öldürüyor. Buna kuzeydeki askerler karşı çıkıyor ve büyük bir savaş patlak veriyor. Burada da ikinci filmde Koba'dan sıkça duyduğumuz "Ape not kill ape" lafının bir benzerini görüyoruz.
Bu filmde orijinal seride de gördüğümüz Nova isimli kız çocuğuyla tanışıyoruz. Mutasyona uğramış virüse yakalanmış olan bu küçük kız maymunlarımıza bu macerada eşlik ediyor. Maurice karakteri anaç duygularıyla küçük kız çocuğunu yalnız bırakamıyor. Bu küçük kız çocuğu, Albay ve Caesar arasındaki ilişki sebebiyle kafamızda kutuplaşan insan ve maymun ırkının bir arada yaşayabileceğinin kanıtı.
Bu filmi kısa şekilde özetlememi isterseniz "ilkelliğe övgü" diyebilirim. Bunu açıklamak için Albay'ın filmdeki bir repliğinden yola çıkacağım. İnsanoğlu kibiriyle doğayı sömürdü ancak şimdi doğa intikamını alıyor. İnsan ırkı, kendisinden çok daha zeki ve güçlü maymunlar yarattı. İroni de burada zaten. İnsanoğlu kendi sonunu hazırladı. Tüm canlılardan üstün olmakla öyle kafayı sıyırmışız ki asıl önemli olanı unutmuşuz. Belki de önemli olanın birlik ve sevgi olduğunu hatırlamak için maymunların evrimleşmesini ve onlarla savaşırken kendi ırkımızı bitirmeyi beklememize gerek yoktur. Maymunlar, insanların da başta sahip oldukları şeylere sahipler. Birlik, beraberlik ve sevgi. "Maymunlar birlikte güçlü!" Kendi türümüz, "insan"a ait olan özelliklerini kaybedip "maymunlaşıyor" diye kendi kendimizi öldürmek yerine ilkel olanın güzelliğine odaklanmak çok daha mantıklı. Nova, konuşamıyor olabilir ancak ölen Luca için üzülüp diğer maymunlara yardım edebiliyor. Çok ince bir çizgi var maymun ve insan arasında. Önemli olan insan olmak değil de maymun olmaktır belki de!
Film açıkça maymunların tarafını tutuyor. Hatta izlerken siz de fark etmeden içten içe kendi türünüze karşı maymunların tarafını tutuyorsunuz. Sanırım bu da Hollywood'un büyüsü.
Filmde her şey dozunda. Hatta bazı esprili tarafları bile var. Yaşlı bir hayvanat bahçesi maymunuyla tanışıyoruz. Konuşmayı insanları dinleyerek öğrenmiş. İnsanlar ona hep "Bad ape!" (Yaramaz maymun) dediğinden isminin öyle olduğunu sanıyor. Oldukça komik bir karakter.
Filmin tek kötü yanı -kötü değil de abartılı diyelim-, ilk iki filmi izlemeyenlere açıklamaların oldukça fazla olması. Ekonomik kaygılar sebebiyle sanıyorum, bu filme girenlerin önceki filmleri bilmelerine gerek olmasın diye atıflar yapılmış. Arada bir Caesar'ın rüyalarında Koba'yı da görüyoruz.
Filmin neredeyse tamamı CGI* olmasına rağmen, oldukça gerçekçi bir film. Güzel ve Çirkin'den daha düşük bütçesi olmasına rağmen görüntüler çok daha başarılı. Aşağıya birkaç örnek fotoğraf bırakıyorum.
*computer-generated imagery: bilgisayar üretimli imgeleme
Serinin 2011 tarihli "Maymunlar Cehennemi: Başlangıç" ismini taşıyan ilk filmi; bilim adamlarının beynin kendi kendini iyileştirmesi için tasarladıkları maddenin, süper zeki maymunlar yaratarak onların ayaklanmasına sebep olmasını konu edinmişti. 2014 tarihli "Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti" isimli ikinci filmde ise virüsün yayılmasından on yıl sonra, Caesar'ın başlarında olduğu genetik olarak evrimleşmiş maymun ırkının, hayatta kalan bir grup insan tarafından tehdit edilmesini anlatıyordu. Serinin üçüncü filmi War for the Planet of the Apes (Maymunlar Cehennemi 3: Savaş) ülkemizde dün (14 Temmuz) vizyona girdi. Filmin yönetmen koltuğunda bir önceki filmde de olduğu gibi Matt Reeves oturuyor.
Fragman
Konu
Maymunların büyük kayıplar vermesinin ardından Caesar karanlık içgüdüleriyle savaşır ve türünün intikamını almak için efsanevi bir yolculuğa çıkar.Yazının burdan sonrası film hakkında spoiler içeriyor.
Maymunlar Cehennemi gerçekten ufkunuzu genişletecek bir seri. Özellikle Şafak Vakti'nde maymunların da insanların geçtiği yollardan geçerek bir medeniyet kurması fikri beni çok etkilemişti. At binmeyi öğrenmeleri, ortak bir dil oluşturmaları, okuma yazma öğrenmeleri ve medeniyet yolunda daha pek çok adım... Özellikle ata binen bir maymun görmek beni oldukça heyecanlandırmıştı. Başka yazılarımda da bahsettiğim gibi başka bir canlı türünün insan düzeyinde evrimleşmesi fikri çok hoşuma gidiyor. Tanık olur muyum veya herhangi bir insan buna tanık olacak mı bilmiyorum ama düşüncesi bile çok eğlenceli. Maymunlar Cehennemi filmlerini izlerken "Ben de bu kadar yetenekli ve paralı olsam böyle çekerdim." diyorum. Yeni filmlerde beni daha fazla şaşırtamazlar diye düşünüyordum. Doğrusu ikinci film kadar şaşırmadım ancak bu filmde de salondan pek çok yeni düşünceyle çıktım.
Film savaş sahneleriyle pek çok eski savaş ve bilimkurgu filmini andırıyor. Matt Reeves söylediğine göre şu filmlerden ilham almış: On Emir (1956), Kwai Köprüsü (1957): özellikle Albay Nicholson (Alec Guinness) ve Albay Saito (Sessue Hayakawa) arasındaki ilişkiden ilham almış, Zafer Yolları (1957), Ben-Hur (1959), Arabistanlı Lawrence (1962): Reeves, David Lean tarzı bir maymun filmi yapmak istediğini söylemiş, Büyük Firar (1963), Maymunlar Cehennemi (1968): orijinal serinin tamamı referans alınmış, General Patton (1970), Maymunlar Cehennemine Dönüş (1970): Simian (Maymun) virüsü burdan referans alınmış. Kanunsuz Josey Wales (1976), Kıyamet (1979): Albay McCullogh karakterinde Albay Kurtz'den esinlenilmiş; filmin ikinci yarısında yeraltı tünellerinde "Ape-ocalypse Now" yazan bir grafiti görülüyor. Yıldız Savaşları: İmparator (1980): yönetmen Matt Reeves ve yazar Mark Bomback için ilham olmuş. Donkey Kong (1981) isimli bilgisayar oyunu: İnsanlar itaat eden maymunlara "eşek" diye sesleniyor, Müfreze (1986), Full Metal Jacket (1987): İnsan askerlerden birinin kaskı bu filmdeki kaska benziyor, Affedilmeyen (1992), Ceasar'ın at binerkenki sahnelerinde bu filmden esinlenilmiş, İnce Kırmızı Hat (1998): Albay'ı canlandıran Woody Harrelson bu filmde başrol idi.
Bu filmde Caesar'ın karizmatik lider imajı çok iyi çizilmiş. Andy Serkis oldukça iyi iş çıkarmış. O yürüdükçe maymunların birer birer ona yol verişinden ve sözüne değer verilmesinden Caesar'ın diğer maymunlar üzerindeki meşru iktidarını görüyoruz. Caesar iyi karakter özelliklerinin hepsini gösteriyor. Kötü karakteri öldürmemesi, kendi kişisel intikamını bir kenara bırakıp türünü korumaya çalışması vs.
Andy Serkis Caesar rolünde |
Caesar'ın karşısında, insanların başında ise Albay denilen muhafazakar bir askeri lider var. Muhafazakar liderlerin hüküm sürdüğü çağımıza cesur bir eleştiri zekice yerleştirilmiş. Woody Harrelson'ın canlandırdığı Albay, Amerikan bayrağının asılı olduğu balkondan ordusuna hitap ederken arkaplanda Amerikan marşı çalıyor. Askerlerin bağırışları oldukça Nazileri hatırlatıyor. Son zamanlarda birkaç filmde daha benzer sahnelere rastlıyorum. Bir benzerini Star Wars Episode VII'de görmüştük mesela. (General Hux'ın konuşması) Filmin sonlarında Caesar'ın yanan Amerikan bayrağına asılıp kaçışı da zekice saklanmış anlamlı bir ayrıntı.
Woody Harrelson karakterin hakkını vermiş. Virüs bu filmde şekil değiştirerek karşımıza çıkıyor. Mutasyona uğrayan maymun virüsü bu sefer hayatta kalan insanların konuşma ve ileri düzey düşünme yeteneklerini ellerinden alıyor. Albay insan ırkının yok olmasını önlemek için kendince mantıklı gerekçelerle, virüse yakalanan ve konuşma yetisini kaybeden insanları öldürüyor. Buna kuzeydeki askerler karşı çıkıyor ve büyük bir savaş patlak veriyor. Burada da ikinci filmde Koba'dan sıkça duyduğumuz "Ape not kill ape" lafının bir benzerini görüyoruz.
Woody Harrelson Albay rolünde |
Bu filmde orijinal seride de gördüğümüz Nova isimli kız çocuğuyla tanışıyoruz. Mutasyona uğramış virüse yakalanmış olan bu küçük kız maymunlarımıza bu macerada eşlik ediyor. Maurice karakteri anaç duygularıyla küçük kız çocuğunu yalnız bırakamıyor. Bu küçük kız çocuğu, Albay ve Caesar arasındaki ilişki sebebiyle kafamızda kutuplaşan insan ve maymun ırkının bir arada yaşayabileceğinin kanıtı.
Amiah Miller Nova rolünde |
Bu filmi kısa şekilde özetlememi isterseniz "ilkelliğe övgü" diyebilirim. Bunu açıklamak için Albay'ın filmdeki bir repliğinden yola çıkacağım. İnsanoğlu kibiriyle doğayı sömürdü ancak şimdi doğa intikamını alıyor. İnsan ırkı, kendisinden çok daha zeki ve güçlü maymunlar yarattı. İroni de burada zaten. İnsanoğlu kendi sonunu hazırladı. Tüm canlılardan üstün olmakla öyle kafayı sıyırmışız ki asıl önemli olanı unutmuşuz. Belki de önemli olanın birlik ve sevgi olduğunu hatırlamak için maymunların evrimleşmesini ve onlarla savaşırken kendi ırkımızı bitirmeyi beklememize gerek yoktur. Maymunlar, insanların da başta sahip oldukları şeylere sahipler. Birlik, beraberlik ve sevgi. "Maymunlar birlikte güçlü!" Kendi türümüz, "insan"a ait olan özelliklerini kaybedip "maymunlaşıyor" diye kendi kendimizi öldürmek yerine ilkel olanın güzelliğine odaklanmak çok daha mantıklı. Nova, konuşamıyor olabilir ancak ölen Luca için üzülüp diğer maymunlara yardım edebiliyor. Çok ince bir çizgi var maymun ve insan arasında. Önemli olan insan olmak değil de maymun olmaktır belki de!
Film açıkça maymunların tarafını tutuyor. Hatta izlerken siz de fark etmeden içten içe kendi türünüze karşı maymunların tarafını tutuyorsunuz. Sanırım bu da Hollywood'un büyüsü.
Filmde her şey dozunda. Hatta bazı esprili tarafları bile var. Yaşlı bir hayvanat bahçesi maymunuyla tanışıyoruz. Konuşmayı insanları dinleyerek öğrenmiş. İnsanlar ona hep "Bad ape!" (Yaramaz maymun) dediğinden isminin öyle olduğunu sanıyor. Oldukça komik bir karakter.
Yaramaz Maymun |
Filmin tek kötü yanı -kötü değil de abartılı diyelim-, ilk iki filmi izlemeyenlere açıklamaların oldukça fazla olması. Ekonomik kaygılar sebebiyle sanıyorum, bu filme girenlerin önceki filmleri bilmelerine gerek olmasın diye atıflar yapılmış. Arada bir Caesar'ın rüyalarında Koba'yı da görüyoruz.
Filmin neredeyse tamamı CGI* olmasına rağmen, oldukça gerçekçi bir film. Güzel ve Çirkin'den daha düşük bütçesi olmasına rağmen görüntüler çok daha başarılı. Aşağıya birkaç örnek fotoğraf bırakıyorum.
*computer-generated imagery: bilgisayar üretimli imgeleme
Andy Serkis Caesar'ı canlandırırken |
Karin Konoval Maurice rolünde |
Yaramaz Maymun rolüyle Steve Zahn |
Hiç yorum yok: