Dizi Önerisi: Şahsiyet


Bir girizgah yapmadan başlamak olmaz, ancak her defasında aynısını yapmaktan da bıkmadım değil! Geri döndüm ama bu dönüş biraz farklı. Baya şaşırtıcı. Hazır mısınız? Türk dizisi övüyorum. Bu yazımda oldukça başarılı bulduğum yeni puhutv dizisi Şahsiyet'ten bahsedeceğim.

Fragman


Konu

Emekli bir adliye memuru olan Agâh Beyoğlu, İstanbul’un en kalabalık ve hareketli semti Beyoğlu’nda yalnız ve münzevi bir yaşam sürdürmektedir. Kızı yurtdışında yaşamakta, eşi ise yıllar önce vefat etmiştir. Agâh’ın bu tekdüze yaşantısı, kendisine konan Alzheimer Başlangıcı teşhisiyle altüst olur. Hastalığından ötürü er geç bütün anılarını unutacaktır. Bu gerçek karşısında başta bocalasa da Agâh, unutmanın bir fırsat olduğunu fark eder. Yıllardır planladığı ancak sürekli ertelediği bir cinayeti işlemek için bir fırsat! Nasıl olsa işleyeceği bu suçu gelecekte hatırlamayacak, hatırlamayacağı için de vicdan azabı çekmeyecektir. Bunun yanında cinayet büro amirliğindeki tek kadın polis olan Nevra, üzerindeki baskılar yüzünden istifanın eşiğine gelmiştir. Ancak Agâh’ın aldığı cinayet kararı, Nevra’nın hayatını da tamamen değiştirecektir.
Kaynak: puhutv 


Öncelikle şunu belirteyim: Not alarak ve fazla dikkatli izlemediğimden ayrıntıya giremiyorum, bu bir inceleme yazısı değil. Sadece neden beğendiğimden kısaca bahsedeceğim.

Yönetmen, senaryo ve oyuncular... Bu dizinin iyi olmaması için hiçbir sebep yok. Son zamanlarda kendime yeni bir dizi arayışındaydım. Bu boşluğu kesinlikle doldurduğunu söyleyebilirim. Şahsiyet, yabancı dizilerle yarışabilecek düzeyde bir dizi. Yani her yapımın olduğu gibi küçük kusurları var tabi. Ee bir zahmet o kadar da olsun!



Yönetmen koltuğunda Onur Saylak oturuyor. Onur Saylak'ın yönettiği bir yapımı ilk defa izliyorum. Beni oldukça şaşırttığını belirtmeliyim. Araştırdığım kadarıyla kendisinin ikinci büyük işi. Bundan önce sadece bir kısa film ve Daha isimli bir film yönetmiş. Sırf bu yönüyle bile olağanüstü bir başarı, bana kalırsa. Hatta ve hatta dizinin başarılı olma sebebinin büyük oranda çekimler olduğunu söyleyebilirim.

Senaryoyu Hakan Günday yazmış. Tahmin edebileceğiniz gibi biraz karanlık ama oldukça gerçekçi. Hikaye sizi yakaladı mı devamını merak etmeden duramıyorsunuz. Karakterlerin kusurlu oluşu çok hoşuma gitti. Hikayede kimse tamamen saf ve temiz değil hepsinin karanlık yönleri var, tıpkı gerçekte de olduğu gibi. İyi bir yönetmen ve usta bir senarist! Bu güzel çekimlere ve senaryoya, Haluk Bilginer'in kusursuz oyunculuğu eşlik edince, 3 bölümü bir çırpıda bitiriveriyorsunuz! Burada belki Şebnem Bozoklu'dan (Zuhal) da bahsetmeli. Bence oyunculuk anlamında Haluk Bilginer'in ardından hemen o geliyor. Ayrıca dizi boyunca pek çok başarılı sanatçıyı da yan rollerde görüyoruz.

Havası az da olsa Fargo'yu andırmıyor değil. Birkaç başka yapımdan esinlenmeler de gördüm ancak kendine özgü olduğuna şüphe yok. Müzik seçimleri de çok başarılı. Buraya kadar her şey harika, muhteşem!



Gelelim küçük kusurlara...

Bu küçük kusurların en çok göze çarpanıyla başlayalım: Cansu Dere'den bahsediyorum tabi ki. Cansu Dere başrol karakteri Nevra'yı canlandırıyor. Cansu Dere hakkındaki fikirlerim dizinin başından bu yana değişip durdu. Başta beni şaşırttığını söylemeliyim. İlk bölümdeki performansını beğenmiştim. Ancak sonraki bölümlerde, dizinin ilerlemesine, bölüm konularının değişmesine rağmen, ilk bölümde nasılsa hep öyle olduğunu fark ettim. Sürekli yavru köpek bakışıyla kameraya bakıp duruyor. Güzelliğine, tarzına hiç laf yok. Ancak bir başrol oyuncusu olarak zayıf kalıyor. Başrole uygun ve eşdeğer bir düşman yaratmak gerekir. Bir filmde başrol karakteri ve onun düşmanı özünde birbirine benzer, güç olarak eşit olmalılardır ki ortada bir çatışma olabilsin. Nevra, Emniyet'teki tek kadın olarak yalnız ve Agah da öyle. İkisi de bir şeyler yapmak, iyi bir insan olmak istiyorlar. Kağıt üzerinde olmuş. Ancak... Nevra karakterini (Cansu Dere) başrol alırsak karşısına Haluk Bilginer'i düşman olarak koymak haksızlık yaratıyor bence. Daha güçlü bir Nevra, diziyi uzaya çıkarabilirdi.

Ateş (Metin Akdülger) karakterinin biraz klişe olduğunu da kabul etmek lazım. Belalı, serseri, cesur, yakışıklı bir DJ ve gazeteci ve başrolümüzle belli ki gönül ilişkisi olacak. Hmm adını ne koysak? Evet, Ateş.


Son olarak belki de kusur sayılmayacak bir detay var... Türkiye'den seri katil çıkmıyor. Bizimkiler cinnet geçiriyor. Hani bireysellik yok ya! Agah (Haluk Bilginer) karakteri ilk bölümünü izlediğimde pek gerçekçi gelmemişti. Belki de uzak olduğum bir çevreyi anlattığındandır. Şık giyimli, balolara giden, tıpkı bir Orhan Pamuk romanından fırlamış gibi bir İstanbul beyefendisi Agah, hatta soyadı bile Beyoğlu! Sonuç, Türk bir seri katil ancak fazlasıyla bir Batılı ekolden çıkabilir gibi bir şey olmuş. Yani aslında mantıksız değil. Ha bi de arada küçük çaplı eleştiriler var. İstanbul'un yozlaşması falan filan.

Yine kısa dedim ama çok yazdım. Şahsiyet son yıllarda gördüğüm en iyi Türk dizisi ve üstelik genel bir karşılaştırma yaparsam izlediğim iyi dizilerden olduğunu da söyleyebilirim. Henüz 3 bölümü yayınlandı. Umarım bu kaliteyi ilerleyen bölümlerde devam ettirirler. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Belki ilerde incelemesini de yaparız. İyi seyirler diliyorum!

1 yorum:

Blogger tarafından desteklenmektedir.