Zootropolis: Hayvanlar Şehri (Zootopia) Film Eleştirisi

Disney'in yeni filmi Zootopia'yı ya da ülkemizdeki adıyla Zootropolis'i her zamanki gibi biraz geç kalarak izledim. Bu sefer tek suçlu ben değilim! Film Türkiye'de çok geç vizyona girdi. Neyse detaylarla doldurmayalım yazıyı. Hazırsanız sizi hayvanlar şehrine küçük bir yolculuğa çıkarıyorum...

Önce şunu söylemeliyim: Film ef-sa-neee!
Herkesin izlemesi gereken bir yapım. Her şeyden önce çok güzel mesajları var.

Hayvanların, insanların bugünkü haline evrimi hakkında hep düşünmüşümdür. Ne zaman olacağı ya da olduğu zaman bizim ne durumda olacağımız merak ettiğim şeyler. Aslında film, hayvanların evrimleştiği bir geleceği anlatmıyor. Zootropolis, bizim dünyamıza dair alegorik bir eleştiri. Filmdeki hayvanlar bizleriz. Yani bu Zootropolis ya da Zootopia hayvanların değil, insanların şehri. Zootropolis ya da filmde anlatılan diğer tüm o şehirler bizim dünyamızın yansıması.

Olay Örgüsü ve Kısaca Kahramanlar (Spoiler)

Tavşan ve tilki, yani iki ezeli düşman bu filmin başkahramanları. Tilkiler hep toplumdan dışlanmış; onlara kötü, kurnaz, sinsi gözüyle bakılıyor. Zaten çoğu dolandırıcılıkla uğraşıyor. Tavşanlarsa, minik oldukları ve havucu çok sevdiklerinden çiftçilikle uğraşıyor.

Bir gün tatlı, küçük bir tavşan polis olmaya karar veriyor. İsmi Judy Hopps. Judy dünyayı daha güzel bir hale getirmek istiyor. Küçüklüğünden beri dile getirdiği bu hayali çoğu zaman gülünç bulunuyor. Buna rağmen, Judy polis akademisine girip Zootropolis'in ilk tavşan polis memuru olmayı başarıyor. Başkan yardımcısı Bellwether'ın da payı var. Bellwether, bir koyun ve belediye başkanı Lionheart da bir aslan. Bellwether ve başkan Lionheart, av hayvanlarının da oyunu alabilmek için böyle projeler üretiyorlar. Judy de yırtıcı olmayan hayvanların da polis olabilmesini sağlayan bir proje sayesinde polis oluyor.

Filmin başında da bize gösterildiği gibi, herkeste tilkilere karşı önyargı var. Judy, küçükken kabadayı bir tilki tarafından (Gideon Grey) yüzü çiziliyor. Ailesinde de tilkilere karşı inanılmaz bir korku var. Judy onlara birinin sırf tilki olmasının kötü olması anlamına gelmeyeceğini sürekli söylüyor. Polis olmak için büyük şehir Zootopia'ya gitmesiyle ailesinin korkuları artıyor.

Zootopia herkesin istediği şey olabileceği bir şehir: New York yani...

Zootropolis'e büyük hayallerle gelen tavşan için işler hiç beklediği gibi olmuyor. Amir Bogo, tavşanımızı park görevlisi yapıyor. Diğer polisler kayıp 14 memeliyi ararken Judy, park halindeki araçlara ceza kesiyor. Bu görevi sırasında da dondurma çubuklarıyla dolandırıcılık yapan tilki Nick Wilde'la tanışıyor.

Başta ikili pek anlaşamasa da kendilerini gizemli bir kayıp hikayesini birlikte çözmeye çalışırken buluyorlar.

Film Üzerine Düşünceler

Film hayallerinizin peşinden koşmakla ilgili. Zootropolis stereotypeları yani basmakalıp düşüncelerimizi eleştiriyor. Herkes istediği her şeyi olabilir. Disney Ratatuy'daki mesajını yinelemiş. Bir fare, yetenekli bir aşçı olabilir. Bir tavşan başarılı bir polis memuru olabilir. Yani kim olursanız olun hayallerinizin peşinden koşarak istediğiniz şey olabilirsiniz. Toplumun size biçtiği rolü üstlenmek zorunda değilsiniz. Tavşansınız diye çiftçi olacaksınız, tilkisiniz diye kurnaz olacaksınız diye bir şey yok. Kısacası filmin anafikri, farklı olmanın kötü bir şey olmadığı ve önünüze ne engel çıkarsa çıksın, bunların hayallerinizin peşinden koşmanıza engel olmaması gerektiği.

Zootropolis basit bir animasyon filminden daha fazlası. İzleyici kitlesi çocuklar olan bir filmde, günümüze dair böyle eleştiriler ve öğütler görmek şaşırtıcı. Bu eğlenceli filmin altında acımasız gerçekler var. Farklı insanlar ve kültürler bir yere doluştuğunda, sonuç her zaman barışçıl ve güzel olmayabiliyor. Önyargılarımız ve basmakalıp düşüncelerimiz var. Bazıları açıkça ortada. Bazıları korkudan doğmuş, bazıları iyi niyetten, bazıları da davranışlarının sonuçlarını düşünmeyeler yüzünden doğmuş. Bazıları istemesek de içimizden geliyor. Bu basmakalıp düşüncelerle beslenenler, bizi ayırmaya çalışanlar olacaktır. Ama dünya farklılıklarla güzel olan bir yer. Korkunç önyargılar ve korkular sizi bir insanı sevmekten alıkoymasın. Bakın iki ezeli düşman, tilki ve tavşan bile çok yakın dost olabiliyor. Bazen de avcı koyun, avlanansa aslan olabiliyor.

Bu ayrışmaları, tatsızlıkları her gün yaşıyoruz. Gazetelerde görüyoruz, haberlerde izliyoruz. Mekanlar değişse de sorun hep aynı. Zootropolis'den öğrenmemiz gereken önemli bir ders var. Ve bu mesaj bir animasyon filminin içinde saklı. Filmin bu mesajları, başka türlü duyulamayacak yerlere ulaştırabilme potansiyeli var. Duyulması istenmeyen bu gerçekler, bir çocuk filminde karşımıza çıkıyor. Hiçbir diktatörün aklına bir çocuk filmini yasaklamak gelmez. Sanatın gücü bu ya!

Bu kısmı Judy Hopps'un polis akademisi mezunlarına yaptığı konuşmayla bitiriyorum:

"Bu şehrin herkesin iyi anlaştığı ve herkesin her şey olabildiği bir yer olduğunu düşünmüştüm. Anlaşılan hayat, bir kamyon arkası yazısından daha karışık. Gerçek hayat karmaşık. Hepimizin sınırları var. Hepimiz hatalar yapıyoruz. Ama bardağa dolu tarafından bakın, çok ortak noktamız var. Ve birbirimizi daha iyi anlamaya çalıştıkça hepimiz daha özel olacağız. Denemeliyiz. Size yalvarıyorum: kim olursanız olun, dünyayı daha iyi bir yer yapmaya uğraşın. Kendinize bakın ve değişimin kendinizde başladığının farkına varın."

Son olarak...

Küçük bir ayrıntı olarak: filmde sadece memeliler var. Kuşlar ve balıklar hikayenin bir parçası değil. Aslında onları da işin içine sokmak daha da eğlenceli yapabilirdi hikayeyi. Ancak amaç, hayvanlar şehri kurmaktan çok insanlar dünyasını eleştirmek olduğundan hikayeyi gereksiz genişletip, uzatmaya gerek yok sanırım.

Filmde beni üzen bazı kısımlar da oldu. Mesela filmin başında Judy'nin babasının hayallerinden vazgeçmekle ilgili yaptığı konuşma oldukça üzücüydü. İnternette bulamadım ama bence orada da felsefik bir eleştiri var.

Filmi Türkçe dublajlı izlediğimi de söyleyeyim. Bence Cem Yılmaz çok başarılı seslendirmiş. Hatta tüm ekip çok başarılı. Son yıllarda dublajı iyi bir filme rastlamak zor.

Zootopia, her yaştan insana farklı şekilde hitap ediyor. Çizimleri ve esprileriyle çocukları, -hatta bazı esprileriyle yetişkinleri (Godfather, Breaking Bad)- verdikleri mesajlarla hem çocukları hem de yetişkinleri hedef almış. Hattta Türkiye'nin hepsini zorla oturtup izletsek yeridir.

Film, tek kelimeyle mükemmel. Bir animasyon sever olarak rahatlıkla ilk 10'umda yer aldığını söyleyebilirim. Filme 5 yıldız üzerinden 5 yıldız veriyorum. Hepinize iyi seyirler!



Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.