Blog Logo
Marvel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Marvel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

06 Temmuz 2017

Yeni Örümcek Adamın Hikayesi 5 Ayrı Filmde Yazılacak!


Spider-Man: Homecoming yarın ülkemizde vizyona giriyor. Örümcek Adam: Eve Dönüş, örümcek adamın Marvel Sinematik Evrenindeki ilk solo macerası olacak. Film, ilk defa makul yaşta oyuncular tercih etmesiyle diğer Spider-Man filmlerinde ayrılıyor. Yani liseye giden Peter Parker'ı 20li yaşların sonundaki birisi değil de 1996 doğumlu Tom Holland canlandırıyor. Spidey, çoğu gencin yaşadığı sorunların üstesinden gelmeye çalışırken aynı zamanda süper kahramanlar dünyasına giriş yapıyor. Marvel Stüdyoları Başkanı Kevin Feige'in dediğine göre MCU'nun (Marvel Cinematic Universe) bu karakter için planları var: Peter Parker'ı sonsuza dek değiştirecek 5 film!

Kevin Feige, Spider-Man: Homecoming'in vizyona girmeden önce pek çok basın toplantısı yapıyor. Toronto Sun'la yaptığı konuşmada Spider-Man'in 5 filmde görünmesinin Peter'ın öyküsünü nasıl değiştireceğini anlattı:
"Beş filmlik bir öykü düşünüyoruz: Civil War, Homecoming, Avengers: Infinity War, henüz isimlendirilmemiş Avengers, Homecoming 2 (ya da onu nasıl isimlendirirsek). Bu Peter Parker için harika 5 öykülük bir yolculuk."
Yani bu ne demek? Spider-Man'in karakteri sil baştan 5 ayrı filmde yazılıyor. Aslında baya mantıklı.
Her şey, hepimizin çok iyi bildiği başlangıç hikayesiyle değil de Captain America: Civil War'da Tony Stark'ın Örümcek Adam'ı belirsizlikten çekip çıkarmasıyla başlıyor.
Homecoming'deki olaylar ve Thanos tehdidi, Parker'ı filmin pazarlamasında kullanılanılan umursamaz tavrından uzaklaştıracak gibi görünüyor. Peter keşfettiği süper güçlerini seviyor ve dünyada farklılık yaratmak hoşuna gidiyor. Ancak kahramanlık beraberinde büyük sorumluluk ve makul miktarda da kalp kırıklığı getiriyor. Önümüzdeki birkaç filmde pozisyonunun ağırlığının ve öneminin farkına varacak.
Kevin Feige'in yukardaki yorumu karakterin hayranları için heyecan verici ve umut arz ediyor. Çünkü bundan önceki 2 Örümcek Adam film serisi hayranları ikiye bölmüştü. Beğenenler olduğu kadar beğenmeyenler de vardı. (Spider-Man 3'teki dans sahnesi...) Marvel ve Sony bu sefer detaylara büyük önem veriyormuş gibi görünüyor. Peter Parker'ın ergen bir kanunsuzdan tam bir süper kahramana dönüşmesi belirli ve organize olacak. Bu da Spider-Man'in 4. evrede (2019-2028 arası filmlerde) MCU'nun baş karakterlerinden birisi olmasını sağlayabilir. Homecoming'in 2. filmi yeni evrenin açıklanan ilk ve tek filmi. Yani Spidey'nin önümüzdeki yıllarda yan karakterden baş karaktere dönüşeceğini söyleyebiliriz.
Kevin Feige şunlarını söyleyerek Spider-Man'in önemini vurguladı:
"Civil War'daki olaylar  Homecoming'in açılışı ve onun (örümcek adamın) ruh hali hakkında bilgi verdiğine ve o liseye döndüğüne göre; önümüzdeki iki Avengers filmindeki olaylar, o liseye devam ederken gerçekleşiyor olacak. 22 filmlik evre isimsiz Avengers filmi ile Mayıs 2019'da son bulacak. Ve bundan 2 ay sonra 5 Temmuz 2019'da Peter ve Örümcek Adam bize olayların akıbetini ve işlerin o noktadan sonra nasıl ilerlediğini gösterecek."
Örümcek Adam: Eve Dönüş 7 Temmuz'da (yarın) sinemalarda. Ardından muhtemelen 4 Mayıs 2018'de Avengers: Infinity War vizyona girecek. Hepinize iyi seyirler!

Fragman

Spider-Man'in hikayesinin 5 ayrı filmde yazılacak olması hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.

28 Ağustos 2016

2016 Yaz Filmlerinin Kazananları ve Kaybedenleri! (Upuzun Liste)


Şimdiden 2016 yaz sezonunun sonuna geldiğimize inanmak zor. Hem de Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı'nı daha geçen hafta izlediğimizi sanıyorken. Filmler açısından en azından ilgi çekici bir sezon olduğu söylenebilir. Ancak her zaman ve her şeyde olduğu gibi 2016 yaz sezonunun da kazananları ve kaybedenleri var.

Gişelerde artık durgun bir sezona rastlamamıza rağmen, hala neler olup bittiğine, kimin hangi tarafta olduğuna şöyle bir göz atabiliriz. Upuzuun bir listeyle arayı kapatalım dedim. Aklınıza gelebilecek her türlü filme genel bir yorum yaptık. Hadi kadeh kaldıralım: 2016 yaz sinemasının en iyi ve en kötü zamanlarına!


Kazanan: Korku Filmleri

Korku Seansı 2 (The Conjuring 2) ve Işıklar Sönünce (Lights Out), korku filmlerinin neden hala Hollywood'un yükse bütçeli kısmında çok önemli bir yere sahip olduğu konusunda tartışmalar yarattı. Her iki film de kendi açılarından oldukça iyi oynanmıştı ve filmlerin büyük liglere geçmesi için de açık kapı bırakmıştı. Daha da ilginci, Suicide Squad'ın (Gerçek Kötüler) Ağustos ayındaki mükemmellik saltanatını yıkan film düşük bütçeli Don't Breathe (Nefesini Tut) oldu. Fede Alvarez'in terördeki en son alıştırmasından sonra hayranlarının ve eleştirmenlerin övgülerini düşünürsek yönetmenden daha pek çok korku filmi izleyeceğimize eminiz.


Kaybeden: Komedi Filmleri

Ah Komedi! O kadar harika bir tür ki bu yaz iyi hitler üretmekte başarısız olduğu gerçeğine gülmemek elde değil. Keanu ve The Nice Guys (İyi Adamlar) gibi filmler iyi birer yarışmacı oldular, ancak bir sebepten her ikisi de belirgin şekilde beklenenden düşük bir performans gösterdi. Genel olarak ortalama bir performans gösteren Ghostbusters'dan bahsetmiyorum bile. Başarılı olacağına kesin gözüyle bakılan Neighbors 2 bile beklenen sonucu alamadı. Komedinin, yazın en zor türü olmadığı apaçık bir gerçek. Komedi, yeni fikrini dünyaya satmadan önce oturup etraflıca düşünmeli.


Kazanan: Will Smith

Will Smith 2016'da sadece bir kurşundan kaçmakla kalmadı, kadere birkaç kez de o ateş etti. Smith Independence Day: Resurgence'ın (Kurtulus Günü 2: Yeni Tehdit) başarısızlığını geride bırakıp, Suicide Squad'da (Gerçek Kötüler) Deadshot'ı canlandırdı. Smith'in Gerçek Kötüler'deki performansı muhtemelen onun uzun zamandır izlediğimiz en eğlenceli performansıydı. Umuyoruz, Bad Boys For Life gibi gelecekteki projelerinde de West Philadelphia'nın onuru için** bunu devam ettirir.

**Will Smith'in 1990-96 yılları arasında başrolünde olduğu The Fresh Prince of Bel-Air dizisine gönderme.


Kaybeden: Melissa McCarthy

Melissa McCarthy'yi gerçekten seviyoruz. Hatta, onun gibi enerjik, bazen öfkeli ve komediye yatkın biri olmamak bizi üzüyor. Ancak McCarthy için, 2016 yılında kariyerini daha da yukarı çıkartacak bir komedi hitine girmek zor oldu. The Boss (Patron) piyasada sezon dışı ve sıradan olarak değerlendirilirken, Ghostbusters Sony'nin kötü gün fonunda büyük bir kayba yol açmıştı. İnsanların bu iki filmden hoşlanmaması tamamıyla onun suçu olmasa da bunun geçici bir başarısızlık mı yoksa daha mı kötüsü olduğunu merak ediyoruz.


Kazanan: Animasyon Severler

Eğer bir animasyon severseniz, bu yaz hem çocuklara hem yetişkinlere yönelik birçok seçeneğiniz vardı. Kayıp Balık Dori'nin (Finding Dory)** duygusal yolculuğu olsun, Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı'ndaki (The Secret Life of Pets) kurnaz 4 ayaklı dostlarımız olsun, ya da Sausage Party'nin yiyecek odaklı çılgınlığı, hepsi çok eğlenceliydi. Kubo ve Sihirli Telleri de (Kubo and the Two Strings) entelektüel izleyiciyi büyüledi. Herkes hak ettiği payı almış gibi görünüyor. Bu filmlerin hasıtlatları da toplumun animasyona açlığının ne kadar büyüdüğünü gösteriyor.

**Biz 2 Eylül'de izleyebileceğiz :(

Gelmiş Geçmiş En İyi Animasyonlar yazısı için tıklayın.


Kaybedenler: Indie (Bağımsız Film) Severler

Normalde, yazın bir ya da iki bağımsız (indie) hit filmin büyük kitleler tarafından övüldüğünü duyarız. Genelde filmlere de neden bu kadar övüldüğünü görmek için gideriz. 2016'da öyle bir şey olmadı. Gerçi piyasada bağımsız hit denilebilecek tek film Kaptan Fantastik (Captain Fantastic)'ti. O da hatırlayabildiğimiz tek tük indie filmlerden biriydi desek yanlış olmaz. The Neon Demon, Drive filminin görüntü yönetmeninden çıkmış olmasından dolayı, Drive fanlarına kendisine sevdirmesine kesin gözüyle bakılırken bu şansını elinden kaçırdı. Yılın sonuna doğru, ödül sezonu da yaklaşırken daha zorlayıcı bağımsız filmler görmeyi umuyoruz.


Kazanan: Kadın Süperkahraman Projeleri

Bundan 5 yıl önce, Wonder Woman ya da Kaptan Marvel (Captain Marvel) gibi filmlerin yakın bir gelecekte vizyona gireceğini söyleseler muhtemelen gülerdiniz. Bakın oldu bile, iki film de birkaç sene içinde vizyona girmekle kalmıyor aynı zamanda eğlence sektörü için büyük umut vaat ediyor. Gal Gadot, 2017 yılında vizyona girecek Wonder Woman'da Amazon prensesi olarak insanlığı yine insanlığın kötülüklerinden koruyacak. Brie Larson ise uzun zamandır beklenen Kaptan Marvel filminin başrolüne seçildi. Filmin 2019'da vizyona girmesi bekleniyor. Bakalım Hollywood bu kadın başrollü A sınıfı filmleri nasıl sergileyecek.


Kaybedenler: Remake'ler (Yeni Versiyonlar)

Remake'ler: yani film o kadar iyimiş ki iki kere yaptılar! En azından Ben-Hur ve Ghostbusters'ı yeniden beyazperdeye getiren arkadaşların öyle düşündüğünü sanıyoruz. Maalesef gururumuz Haluk Bilginer'e yazık oldu. Haluk Bilginer'in Simonides karakterini canlandırdığı Ben-Hur kötü eleştirilerin yanısıra 5.5 IMDB puanına sahip. Her iki film de büyük bir yatırım kaybı olarak görünüyor. Stüdyo Ocean's 8'i ya da diğer başka serbest yeni versiyonları / remake gibi görünen devam filmlerini / remake kelimesinin yanında yer alan herhangi bir şeyi yapmadan önce iki kere düşünmek isteyebilir, çünkü bu sene maalesef hiçbiri başarı sağlayamadı.


Kazanan: Disney / Marvel

2016'nın en yüksek hasılat yapan 5 filminin 4'ü Disney'e ait. Disney ve Marvel ortak yapımı bir film bu senenin şimdiye kadar en yüksek hasılat yapan filmi oldu. Ne olduğunu tahmin etmişsinizdir, tabi ki Kaptan Amerika: Kahramanlarin Savasi (Captain America: Civil War). Aslında Orman Çocuğu (The Jungle Book) sezon öncesi rüzgarını estirmişken Kaptan Amerika'nın zor bir şeyi başardığı söylenebilir. Kayıp Balık Dori'nin 2003 yapımı Kayıp Balık Nemo'yla aynı konseptle başarı sağlaması hala büyük bir sürpriz. Filmin Disney'de işleri yoluna koyduğunu söyleyebiliriz.


Kaybeden: Warner Bros. / DC Comics

İyi haber: Suicide Squad, Warner Bros'u çizgi roman filmlerinde oyunda tuttu ve onlara bir kamyon dolusu para ve hayran sevgisi getirdi. (Eleştirmenlerin saygısını kazanamasa da) Kötü haber ise Merkezi İstihbarat (Central Intelligence), Tarzan Efsanesi (The Legend of Tarzan), ve hatta Senden Önce Ben (Me Before You) gibi filmler onlara hiçbir şey katmadı. Hepsi zaten azalmış geri dönüşleri (gelir, övgü) ortalama bir seviyeye getirdi. Eski bir çalışandan olduğu iddia edilen mektubun da geleceklerine toz pembe bir renk kattığı söylenemez.


Kazanan: Hollywood Stüdyoları

Geçtiğimiz yılın blockbuster yazından sonra bu sene daha az izlenme olacağı söylenirken Hollywood o meşhur şapkasından tavşanı çıkardı! Geçen yaza kıyasla %3 hasılat artışı oldu. Hala kendi problemleri olabilir. Ama stüdyolar moralleri bozuk şekilde ileriye giderken, bu küçük zafer bile tatlı gelecektir. 2017'nin oldukça parlak görünen büyük bilet satışları şimdiden piyasadaki yerlerini yapıyor.


Kaybeden: Bilim Kurgu / Fantastik

Genelde bağlantılı bu iki türün kötü bir sene geçirdiğini söylemek için iki büyük işarete ihtiyacınız varsa, uzakta aramayın: Warcraft: İki Dünyanın İlk Karşılaşması ve Independence Day: Resurgence (Kurtulus Günü 2: Yeni Tehdit).
Dünya çapında bir başarı elde etmeyi hedefleyen Warcraft ve Roland Emmerich'in ölümcül derecede gecikmiş devam filmi Kurtuluş Günü 2, eleştirmenler tarafından acımasızca eleştirildi. Yurtiçi hasılata bakarak her iki filmin de seyirci tarafından reddedildiğini söyleyebiliriz. Özellikle kağıt üzerindeyken bazı şeylerden emin olmalıydılar. Belki de bilim kurguya ve fantastik filmlere bir mola verip yeniden toplanıp rüya fabrikasını doldurma vakti gelmiştir. Tabi yapması, söylemesinden daha zor.

08 Şubat 2016

DC'nin Çoklu Evrenleri (Multiverse) vs. Marvel Evreni






Marvel ve DC'nin farklarından biri de dizi ve filmlerindeki karakterlerini bağdaştırma şekilleri. Marvel kendi evreninde her şeyin bağlantılı olduğuna inanırken DC, çoklu evrenlerinin farklı platformlarda gelişmesine izin veriyor. DC'nin beyin takımından Zack Snyder'e göre bu strateji, çokluevren teorisinin doğasında olan çeşitlilik sebebiyle işe yarıyor.

Zack Snyder, Hall Of Justice podcast'le yaptığı röportajında DC Evreni'nin televizyon ve film kategorilerindeki çeşitliliğini kutladı. The Batman v. Superman: Dawn Of Justice filminin yönetmeni olan Zack Snyder, röportajında bu konuda şunları söyledi:

Tüm öyküleri bir evrende toplamaya karşı çıkıyoruz, karakterlerimizin çoklu evrenlerde yer almalarına izin veriyoruz. Böylesi izleyici için çok daha eğlenceli ve değerli.

Televizyon fanlarının dizide Flash'ı canlandıran Grant Gustin'i gelecekte herhangi bir Justice League filminde Flash olarak izlemek istemelerine, ya da film fanlarının Superman'i canlandıran Henry Cavill'in kuzeni Supergirl'ü görmek için bir ara diziye uğramasını istemelerine rağmen, Zack Snyder iki evrenin asla bir araya gelmeyeceğini açıkça belirtti.

Bu yaklaşım tarzına göre,  DC Comics'in çizgi romanlarında yer alan öyküler farklı boyutlarda ilerlemeye devam ediyor. Bu da demek oluyor ki istediğiniz Flash'ı destekleyebilirsiniz. Hatta isterseniz birden fazlasını aynı anda destekleyebilirsiniz. Gotham'a katlanamıyor musunuz? Sorun değil, çünkü Ben Affleck'in canlandırdığı Batman'i anlamak için Gotham'ı izlemenize gerek yok.

Marvel'da işler farklı yürüyor. Marvel filmlerini tam anlamıyla anlamak isteyen izleyici, bunun için dizilerini de izlemeli. Agents of S.H.I.E.L.D'in 2. sezonunu izlemeden, Avengers: Age Of Ultron'u izleyen herhangi birine bunu sorabilirsiniz.

Marvel'ın televizyon dizilerinin ve filmlerinin aynı uzay-zamanda geçmesi Marvel'a bir avantaj sağlıyor. Yeni konseptleri önce TV'de deneyebilirler ve eğer başarılı olursa daha sonra bunu filmlerinde kullanabilirler. Agent Carter'da olduğu gibi tam tersini yapıp filmlerde başarılı olan bir karakteri alıp onlara yeni maceralar yaşatabilecekleri bir dizi yapabilirler.

Marvel'ın yöntemi, Marvel Sinematik Evreni için büyük bir oyun alanı oluştururken, hayranlarını tek bir yorumu izlemeye mecbur bırakıyor. Sadece bundan ibaret değil, bu yöntem Marvel hayranlarının sadece bir sinema filmi izleyerek iyi vakit geçirmelerini sağlamakla kalmayıp, onları dizilerini de izlemeye zorluyor. Türkiye'de diziler yasal olmayan yollardan izlense de yabancı izleyicinin büyük bölümü dizileri Netflix gibi platformlar üzerinden ayrıca para ödeyerek izliyor. Bu da izleyiciyi daha fazla para ödemek zorunda bırakıyor.

Bunları düşünerek iki tarafa da çamur atmaya çalışmak manasız. Yukarıda saydığımız şeyler, DC ve Marvel'ın film ve TV dizilerindeki çeşitliliği sağlayan şeyler. Bu farklılıklar da herkese ayrı ayrı hitap eden bir şeyler olmasını sağlıyor. TV ve filmler için devasa bir birleşik evren de isteseniz, ya da ikiye ayrılmış evrenler... Oralarda bir yerlerde sizin de hoşunuza gidebilecek bir şeyler büyük ihtimalle vardır.

04 Ekim 2015

Andrew Garfield'dan Sisteme ve Hollywood'a Eleştiri: "Şöhret Yeni Bir Din"


Ünlü oyuncu Andrew Garfield, Spider Man'in ardından yeni filmiyle beyaz perdeye geri dönüyor. 99 Homes (99 Ev), 26 Ocak'ta !f Istanbul Uluslararası Bağımsız Film Festivali kapsamında seyircinin beğenisine sunulacak. Garfield, Vulture'a verdiği röportajında yeni filmi 99 Ev'den , Spider Man'le değişen hayatından ve sistemin işleyişi hakkındaki fikirlerinden bahsetti. Röportaj birebir Vulture.com'dan çevrilmiştir.

"Bunu neden yapıyorum?" dedi Andrew Garfield huzursuz bir şekilde. Karşımda oturuyordu ve güzelce döşenmiş Beverly Hills otel odasında, yeni filmi 99 Homes'un tanıtımını yapmak için yapacağı basın toplantısının sabahı yaşadığı korkuyu yeniden hatırlıyordu.

"Bugün röportaj yapmak için içeri girdim ve dedim ki 'Niçin?'. Bir aktör olduğumu ve bunun işimin bir parçası olduğunu biliyorum. Ve bunu yapma şansım olduğu için kendimi şanslı hissediyorum ama röportajlara gelince, bu o kadar tuhaf ki. Ne söylemeliyim? " Konuya girdikçe Garfield'ın söyleyecek epey şeyi olduğunu fark ettim. 99 Homes giriş için güzel bir başlıktı.

Andrew Garfield filmde mesken sorunu sırasında ailesi evlerinden zorla çıkarılmış ve ahlaksız bir emlakçı (Michael Shannon) tarafından galeyana getirilen fakir bir işçiyi canlandırıyor. Emlakçı onu refaha giden tek yolun bunu insanlardan gizlemek olduğuna inandırıyor.

Bu filmin sivri dille eleştirilmiş politik içeriğini konuşmak bir süre sonra Garfield'ın şöhretle olan zorlu ilişkisine dair bir tez haline geldi: 32 yaşındaki Britanyalı oyuncu iki Spider Man filmindeki rolü ve Emma Stone'la olan ilişkisiyle dünya çapında ilgi gördü. Garfield, yeni Spider Man filminin arifesinde Marvel evreninden çıkarıldı. Andrew Garfield'ın onu da içine çeken ünlü makinesi konusunda güçlü fikirleri var. Uzun kahverengi saçları ve Martin Scorsese'nin yakında çıkacak filmi "Silence" için bıraktığı gür olan sakallarının yerini alan düzgün bıyığıyla Garfield; çizgi roman liselisinden çok 1970'lerin film yıldızlarına benziyor. Retro görüntünün ona nasıl yakışacağını tahmin edebilirsiniz. Aktörlerin ne düşündüklerini özür dilemeden söyleyebilecekleri bir çağa biraz uzaktan bakabilmek onun bu kaygılarına ve kendinden kuşku duymasına iyi gelebilir. Yine de en azından siyaset konusunda kendi zamanının adamı olmaya kararlı.

99 Homes, Amerikan toplumunda sıklıkla gördüğüm ancak nadiren ekranda canlandırılan bir şeyi anlatıyor. O da üst sınıfın, düşük gelirli insanları nasıl kendilerinin yararına olacak adaylara oy kullanmamaya ikna ettiği.
(Uzun bir iç çekiş)

Çok mu hızlı oldu?
Hoşuma gitti. Beni şey gibi hissettirdi... beni nasıl hissettirdi? Lütfen devam edin, özür dilerim.

Oynadığın karakterin kendi gibi düşük gelirli insanlara ihanet eden bu düzene isyan etmesi beklenir. Ancak diğer tarafta da zenginler tarafından tutulan sopanın ucunda, düşük gelirli insanların asla ulaşamayacağı bir havuç var. O da "Sistemi yıkmayın, çünkü zenginlik çok yakınınızda." Bu filmde oynamanı istediklerinde sana söyledikleri bunlar mıydı?
Evet, çok daha az tane tane.

O kadar da tane tane anlattığımı düşünmüyorum ancak teşekkür ederim. 
Bana göre çok fazla sözcük vardı. Hepsini de söyledin. Bu konu hakkında konuşmak bile çok zor. Seni konuşurken duymak bile beni birdenbire kafam selefona sarılmış gibi hissettirdi. Nasıl uyanıyoruz, nası uyanıyorum, ne yapıyorum? Çünkü burada durup diyorum ki "Sikeyim, bir şeyler yapmalıyız". Bunu söyleyebilirim ancak hala bir şeyler yapmıyorsam gerçekten ne halt ediyorum?

Sanat bunun parçası. Sanat insanların olayları gazetedeki bir yazıdan daha farklı görmelerini sağlayabilir. 
Neden röportajı sen yapmıyorsun? Doğru şeyleri sen söylüyorsun.

Editörlerimin, Andrew Garfield belirli aralıklarla onaylar gibi kafa salladı diye yazarsam mutlu olacaklarını düşünmüyorum.
Bana söylediklerini bir yere bağlarsam. Evet, bunlarla mücadele ediyorum adamım. Seni tanımıyorum ama söylediklerine bakılırsa sen de ediyorsun. Bunlarla mücadele ediyorum çünkü ben bir aktörüm, değil mi? Başka şeyler de yapıyorum ancak gelirimin ana kaynağı oyunculuk. Ve benim tutkum da oyunculuk. Ve ben inanıyorum ki bunun gibi filmler her hareketin başından geçen yavaş değişimin bir parçası... ve sikeyim hep çok yavaş. Tıpkı Nina Simon'ın Mississipi Goddamn şarkısı gibi. Çok yavaş, hep lanet olası derecede yavaş.

Ancak bence farkındalık sürekli olarak artıyor. Şimdilerde bunları biliyor gibi görünen birçok insan var. Rupert Murdoch'u, Donald Trump'ı bilen. Ve her kimse artık, kısacası yoksullara hizmet etmeyen bu sistemi yöneten insanları bilen. Aslında bu sistemin zenginlere de hizmet ettiğini düşünmüyorum. Çünkü onlar kendi altın kaplı zindanlarındalar. Yaratılmış bir ayrılık kültürü var. Büyük şehirlerde yürümek ve sistemin en az hizmet ettiklerinin yaşadığı zorlukları bilmek bana kendimi kötü hissettiriyor. Bu sistemin değişmesinin tek yolu herkesin bir araya gelmesi. Herkesin kendini buna vermesi gerekiyor. Ve bana göre, bu hikaye anlatmaktan ve benim de yaşadığım ve bana "benim gücüm ne? ve ona göre nası davranmalıyım?" diye sordurtan histen yani 'güçsüz hissetmek'ten konuşabilmekten geçiyor.

İnsanların Trump'ın farkına varmasından bahsettin, ama ben onların gerçekten farkında olduklarını sanmıyorum. Ticari şirketler her şeye sahipken -ve açıkça insanları umursamazken- artık tüm bunlarla alakası olmayan bir kapitaslisti Beyaz Saray'da isteyebilme fikri korkutucu.
Beni de acayip korkutuyor. Evet, bir cevabım yok. Tabi ki yok. Ama üzgün olduğumu biliyorum. Dayandığı kültür (kapitalizm) tarafından korunduğumun farkındayım.

Zenginlik ve gücün baştan çıkartıcı olduğunu düşünüyor musun? Genç ve tanınmamış bir aktörken hiç paranın ve film yıldızlığının büyüsüne kapıldın mı? 
Bu güzel bir soru. Sorduğun bir önceki soruda söylediğim gibi, değişim önce kendimizde başlamalı. Şimdi, tam burada her birimizin içinde başlamalı. Bana gelince, evet öyle düşünüyorum. Drama okulunda başladım, çok zorluk çektim, pek çok kısa süreli işte çalıştım. Starbucks'ta çalışmak veya garsonluk yapmak gibi. Ve sonunda tiyatroya çok güzel bir giriş yaptım. Olabilecek en iyi ifadeyle açlıktan ölüyordum. İşin simyacıların her şeyi altına dönüştürmeye çalışması gibi bir yanı var. Ben de her şeyi altına çevirme yolları atıyor ve buna can atıyordum. 

Ve evet Spider Man olayıyla bir şeyler yön değiştirdi. Hayatım boyunca oynamak istediğim bir karakterdi ve bir tarafım bile buna kayıtsız değildi. Ancak bu işle birlikte gelen ilgiden oldukça rahatsızdım. Benimle alakası yoktu, şu "ünlü" fikriyle alakalıydı. Umarım yaşlandıkça daha çok kendim olurum ama bizim kültürümüzde bize tamamen farklı olmamızı öğütlüyorlar.

Kültürün sana düşman olduğunu mu düşünüyorsun?
Evet, kabullenilmedim. Bu kültürde hiçbirimiz kabul edilmiyoruz. Sadece tüm bunlara isim koyunca kabul ediliyoruz.

Başarı?
Beyaz.

Beyaz, ünlü, heteroseksüel...
...Yakışıklı, çekici, karizmatik, güzel olması için yeterince ince ama hala erkeksi olması için yeterince kalın kaşlar. Bize hep yeterli olmadığımız söylendi. Bize hep yeterince şeye sahip olmadığımız söylendi. Bize hep asla yeterli olamayacağımız söylendi. İşte bu o sopanın ucundaki havuç olayı. 

Spider Man'de de yaşadığım buydu. "Oh, hayatım şimdi harika". Aslında hala rezalet durumdayım. Güvensizim, korkmuşum ve gerçekte kim olduğumu bilmiyorum. Şöhret yeni bir din; görebildiğim kadarıyla, para, güç ve mevkiyle birlikte. Hepsi aynı pastanın dilimleri. Kötülüğün baştan çıkarıcı güçleri.

Tanrıya ibadet edebildiğin ve aynı zamanda tanrı olmayı arzulayabildiğin tek din herhalde. 
Arzulamanın iyi yanı da var. Gerçekten arzu edilebilir bir figür olduğunda. Akla ilk gelen isim Kendrick Lamar. Yaptığı şeyin çok anlamlı olduğunu ve gerçek kişiliğini gösterdiğini düşünüyorum. Hassas davranıyor, cömert davranıyor. Ve bana gerçekten kendi oluyormuş gibi hissettiriyor. Saklambaç gibi bir oyun da oynamıyor ya da "Size şu kısımları göstereceğim ve doğru olduklarını söyleyeceğim." demiyor.

Herkes kendini Facebook ve Twitter'la bir ticari ürün haline getirdi. Tüm bu şeylerle, Instagram'a her fotoğraf attığınızda hayatınızı ticarileştiriyorsunuz(metalaştırmak).

Paparazziler fotoğrafını çekerken genelde yardım toplamak amacıyla bir karton tutuyorsun. Gerçekten tv'de yayınlanmaya değer şeyleri göstermek, şöhreti iyi bir amaç için kullanmak mı?
Bu doğru. Bu soruyu her gün kendime soruyorum. Ben kimim? Söyleyecek bir şeylerim var mı?

Bu yüzden mi mesajı ortada olan Kendrick Lamar'a imreniyorsun?
İmreniyorum diyemem, onu takdir ediyorum. Peki, tamam. Sebebi her neyse bu fırsatı elde ettim. Hak ettiğime inanmıyor olabilirim. Sorguluyor olabilirim, ama ne söylemeliyim ki? Bu güzel bir soru. Ne söylemeliyim ve neyi riske atıyorum?

Risk almaktan neden korkuyorsun? İnsanlara dünya meseleleri hakkında ne düşündüğünü söylemek ününü riske atar mı?

Mesele de bu. Önceliğim mesleğim.Ve mesleğim de insanların benim hakkımda çok şey bilmemesine bağlı. Peki denge nerede? Benim ve hepimizin yürümesi gereken çizgi neresi? Çünkü dünyada değişiklik yapmayı çok istiyorum. Gerçekten istiyorum. Ve bu gerçekten isteyecek berbat bir şey.

Bir şey istemenin berbat diye nitelendirilmemesi gerek diye düşünüyorum.
Gerçekten dünyada güzellik yaratmaya yardım etmek ve bu ayrılık kültürünü tekrar toplum olma kültürüne döndürmek istiyorum. Gerçekten, gerçekten istiyorum. Ve bence sanat bunu yapmak için güçlü bir yol. Umarım ki bu film iletişim yönünden ileriye doğru küçük bir adım olur. Belki de bu film hepimizin bu sisteme dair bir suçlaması olur. 

*Yazının devamı New York Magazine'de 5 Ekim 2015'te yayınlanacaktır.
*Çevirinin tüm hakları kafkadanmektuplar.blogspot.com'a aittir.